Önceki yazımda acil servislerde şiddet, yasa ve yönetmelik uygulamalarıyla, yönetimlerin acillere bakışından kısaca söz ettim. Peki; Acil Tıp camiası olarak biz ne yaptık?
Öncelikle kendi aramızda özellikle dernekler ve bürokratik yönetimlerde bulunan acil tıp uzmanları ile etkin çözümler üretemedik. Mesleğin ilk yıllarında derneklerimiz ikiye ayrıldı. Bu ayrılma sürecine bizzat şahit olmadım ama ayrıldıktan sonra sürecin bir tarafında kaldım ve süreci aktif olarak yaşadım. Ben aslında en başından beri, iki dernek olmasını faydalı bulanlardanım. Çünkü rekabetin bizim acil tıp gibi yeni branşlarda faydalı sonuçlar doğuracağını düşündüm. Kırıcı olmadan, yapıcı rekabet her zaman kalite getirir. Bence şimdiye kadar, özellikle de eğitim noktasında birçok faydası oldu.
Derneklerimizin yapamadığı ve katkısının olmadığını düşündüğüm genel olarak acil tıp kliniklerinin güncel ifadeyle de acillerin problemlerine çözüm olamadılar. Birçok noktada vitrin denilen ve yöneticilerin birçoğu tarafından da böyle kabul edilen acil servisler. Belki de en çok ihmal edilen ve hor kullanılan yerler. Hani birilerinin arka bahçesi olmak deyimi var ya. Acillerde aynen öyle. Önceden beri kurulu bir düzen var. Bu düzende hastanenin diğer uzmanları tarafından; acil klinikleri tetkik ve geçici tedavilerin yapıldığı, hastanın baştan savılmak istendiğinde yönlendirildiği yer olarak görülen, mesai bitimine yakın hastaya bakmak istenmeyince hastanın yönlendirildiği, hastayı nasıl almam diyerek konsültasyon yapılan, acil tıbbın değil herkesin kullanım amacına göre malı sayılan yer oldu aciller. Bunu kısmen de olsa birçok noktada kırabildik. Ama derler ya eski kafalı doktorlar hala böyle düşünüyorlar. Aslında acil tıp öncesi ve sonrasını bilen hekimler olarak en çok kıymeti vermesi gerekenler alışkanlıklarını bir türlü kırmak istemediler.
Keşke derneklerimiz eğitim hizmetlerine verdikleri ağırlıkların; bilmem kaçta kaçını acilin yasal, özlük, çalışma şartları, acil hekimlerinin maddi kazanımları, sendikal haklar, şiddet problemlerinin çözümü bla bla bla gibi problemlere verseydi. Belki acil klinikleri şimdiki halde olmazdı. O hale getirildik ki bırakın özlük hakları, çalışma şartları, mesai yoğunlukları: şiddet olayları vs. gibi durumlar artık garipsenmez oldu. Şiddeti ya da olumsuzlukları kınamak, için bile cılız sesler kullanılır hale geldi. Size sormak isterim; derneklerimizin ya da bürokratik yönetim kademesindeki acil tıp uzmanlarının, herhangi bir çözüm üretmek adına aciller için, bir şiddet olayını kınamaktan öte giden bir hareketine, özlük ya da yasal hakların iyileştirilmesi için açıklama ya da girişimlerine şahit oldunuz mu? Sendikalar da çabası. Bilmediklerimiz varsa açılarsalar biz de öğrenir ve mutlu oluruz. Ne yazık ki yönetimin yanında olmak veya onlarla bir konuda görüş alışverişinde bulunmak dahi bir övünç kaynağı ve gösteri anlamına geldi. Sadece şiddet konusunda birkaç rapor sunuldu o kadar. Bir de sanırım Prof. Dr. Cuma YILDIRIM hocaların öncülüğünü yaptığı, Acil Sağlık Hizmetleri Yönetmeliğine katkılar sağlandı. Bu yönetmelik de dönem dönem eklemeler ile revize edildi. Uygulansa da uygulanmasa da acil kliniklerinin ilk kazanı olması açısından önemliydi. O zamanlar en çok problem yaşadığımız hasta yatışları konusunu bir nebze de olsa belli hastanelerde ve merkezlerde çözüm oldu. En önemli yararlarından biri de acil klinikleri ve acil tıp uzmanları adına bir yönetmelik olmasıydı. Daha sonra birçok konu anlık, günlük tebliğlerle çözüldü.
Derneklerimiz acillerin aleyhine işleyen konularda birlik olmadılar. Ne yazık ki acil tıp hekimleri için önemli olan birçok konuda standardizasyonu sağlayamadılar. Acil tıp yeterlilik konusunda bile anlaşamadılar. Bu konu her iki dernek tarafından oluşturulan heyetlerle, görüşmeleri alt komisyon denen; işlemeyen, konuşmayan, görüşmeyen, görünmeyen komisyonlara havale edildiler. Sonuç her dernek kendi sınavlarını ilgili komisyonlarıyla yaptı.
Bana sorarsanız 2000’lerde çalıştığım acil tıp problemleri o zamanlar ne ise şimdi de neredeyse aynı. Değişen veya çözülen problemler de artık acil tıp uzmanlık dalının sınırlarının her yerde olmasa da belli olması, ve acil tıp uzmanlığı kurulmadan önceki acilleri bilen diğer branşların acil tıp hekimleri ile çalışmanın konforunu bizzat yaşaması, acil tıp uzmanlarının çalışmasının gayet kaliteli ve konforlu olması, acil hastalara doğru ve hızlı tanı konulması ve tedavi başlamasında acil tıp hekimlerinin rolü ve duruşlarıdır.
Bir de olayın halk yönü vardır. Bundan sonraki yazım da bu konu hakkında olacak
Şiddetsiz, huzurlu ve konforlu ortamın olduğu acillerin bir an önce oluşturulmasını diliyorum
Ahmet YILMAZ
YAZARSite Kurucusu. Maceraperest acil tıpçı